Sic transit gloria mundi

My name is Ozymandias, king of kings: Look on my works, ye Mighty, and despair! Percy Bysshe Shelley

12 Aralık 2010 Pazar

Abdülkadir el Cezayiri

Canım sıkıldığı bir sırada, Cezayirli şarkıcı Khaled'in Rachid Taha ve Faudel ile söylediği Abdel Kader adlı şarkıyı açtım. Youtube'te pek çok kaydını bulmak mümkün.

Bu ülkede birtakım 'ünlü' kişilerin akılları sıra Türkçeleştirerek katletmiş oldukları bu şarkıdaki Abdülkadir kimdir, onu anlatmak bugünkü derdim. Uzun uzadıya anlatıp, adına methiyle düzmeye gerek yok. Çok kısacaca bahsedeceğim zaten.

Abdülkadir el Cezayiri, 6 Eylül 1808'de doğduğu sırada Cezayir, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. Hem İmparatorluk için, hem de Avrupa için çok karmaşık olan bir dönemde doğmuştu; II. Mahmud yeni tahta geçmiş ama Yeniçerilerden hâlâ kurtulunmamış, Avrupa'daysa Napoléon Savaşları büyük bir hızla sürmekteydi. 1815'te savaşlar bittikten sonra Avrupalılar koloni arayışlarına devam etmeye başladılar; özellikle içten içe eriyen Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarına göz diktiler. Fransa'nın göz diktiği ilk yerlerden biri de Cezayir oldu.

Öncesinde yaşanan bir dizi olayın ardından 1830'da Fransa Cezayir'i işgal etti. İşgalin hemen ardından Abdülkadir Cezayir'in batısında kurduğu üssünden Fransızlara karşı mücadele etmeye başladı. 1847'ye kadar gerilla taktiğiyle bu savaşını sürdürmeyi başardı. Abdülkadir, mert kişiliğini bu savaşlar sırasında da ortaya koymaktaydı. Bir seferinde elindeki Fransız esirleri, onları besleyecek kadar yiyecekleri olmadığı için serbest bırakmıştı.

Çok başarılı olmasına ve Fransızları zaman zaman yenilgiye uğratmasına rağmen, 1842'de toparlanan Fransız ordusu sonunda kendisini teslim olmaya zorladı. Fas'a iltica isteği, Fransa'dan gelen baskılarla reddedilen Abdülkadir, 1847'de teslim oldu. İskenderiye'ye ya da Akka'ya gitmesi karşılığında yapılan teslim olma antlaşmasına Fransız Hükümeti uymayı reddetti ve ailesiyle beraber önce Toulon'a, ardından Pau'ya gitmek zorunda kaldı. 1848'de Amboise Şatosu'na geçen Abdülkadir, 1852'de III. Napoléon'un emriyle 'bir daha Cezayir'e geri dönmemek şartıyla' serbest bırakıldı; kendisine yıllık 100,000 franc maaş bağlandı. O da önce Bursa'ya, ordan da Şam'a gitti.

Ne var ki, 1860'ta Lübnan ve Suriye'de hıristiyanlarla dürzüler arasında çıkan çatışmalar sırasında pek çok hıristiyanı saklayarak koruması altına almasından dolayı, olaylar sona erdikten sonra Fransa tarafından kendisine en yüksek liyakat nişanı olan Légion d'Honneur verilmiş, bağlanan maaşı da arttırılmıştır. Dönemin ABD Başkanı Abraham Lincoln de kendisine birtakım hediyeler yollamıştır. 1865'te III. Napoléon'un davetlisi olarak Paris'i ziyaret etmiştir. Cezayir'in milli kahramanı olan Abdülkadir el Cezayiri, 1883'te ölmüştür. Mezarı Şam'da bulunmaktadır.

Şimdi siz kalkın, böyle bir adamla ilgili yazılan böylesine güzel bir şarkıyı, adeta ağıt niteliğindeki bu şarkıyı, rezil rüsva bir hâle getirerek milletin ağzına sakız edin. Sırf cehaletinizden, sözlerini anlamamanızdan dolayı. Ne desem boş, pes doğrusu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder