Bugün 26 Ağustos... Türk tarafının Kurtuluş Savaşı, Yunan tarafının Küçük Asya Felaketi dediği Türk-Yunan Savaşı'nın en önemli askeri olaylarından Büyük Taaruz'un başladığı gün bugün. Askeri dehası sayesinde Mustafa Kemal Paşa'nın planı başarılı olmuştu: Ordunun büyük bir bölümünü gizlice güneye kaydırmış, fakat kuzeyde kalan küçük bir bölümü de, sanki ordu hâlâ ordaymış hissi verecek şekilde manevralar yapma emri vermişti. Sürpriz bir saldırıyla başlayan çarpışmalar, birkaç gün içinde - 30 Ağustos'ta - zaferle sonuçlanacak, 9 Eylül'de de TBMM ordusu İzmir'e girerek Yunan birliklerini Anadolu topraklarından çıkaracaktı...
Ancak bu planın en kritik noktası olan baskının başarıya ulaşmış olmasının nedenlerinden biri de, tarihin seçimiydi. Böyle bir taaruza kalkışabilineceği Yunan ordusu tarafından hiç tahmin edilmemişti. Mustafa Kemal Paşa ise, tarihteki bir başka önemli savaşın tarihinden yola çıkarak 26 Ağustos'u belirlemişti. Eğer Yunan ordusu, bu tarihte çok daha dikkatli olsaydı, belki de Büyük Taaruz başarıya ulaşamayacaktı. O diğer savaş ise Anadolu'ya gelmekte olan Selçuklu ordusuyla, Anadolu'yu elinde tutmaya çalışan Bizans ordusu arasındaki 26 Ağustos 1071'de yapılan Malazgirt Savaşı'ydı.
Az çok biliriz tarih derslerinden: Selçuklular Anadolu'nun kapılarına dayanmaya başlar, sonunda ordular karşılaşır, devrin Bizans İmparatoru Romanos IV Diogenes'in ordusuyla Alparslan'ınki çarpışır ve Bizans ordusu kaybeder. Mağlup imparatora Alparslan iyi davranır ve yüksek bir fidyeyle evine geri yollar. Döndükten sonra da Romanos tahttan indilir; kısa bir süre sonra da ölür. Savaştan sonraki 25 yıl içinde Türkler İznik'e kadar gelirler, hatta onu başkent yaparlar ve Haçlı Seferleri'nin başlamasına neden olurlar...
Peki tüm bu olan biten basitçe iki ordu çarpışması sonucu birinin yenilmesinden mi ibaretti yani? Bizans o kadar acınacak bir devlet miydi ki gelip 25 yılda ufak tefek çarpışmalarla bu kadar şey kaybedebildi?
Ayasofya'yı yapan Bizans büyük bir devletti, kuşkusuz; ama bu büyüklüğünü Selçuklular gelene kadar kaybetmişti. Bunun ilk sebebi, daha Roma devrinden başlayan, 600 yıl süren ve son 250 yılında İran'da Sasani iktidarı sırasında iyice kızışan ve sertleşen Roma-İran Savaşları'ydı. O kadar ki, her iki imparatorluk da birbirinin başkentini bile kuşatabilmiş, fakat alamamıştı; yenişemiyorlardı bir türlü. Bu da tarafların çok ciddi olarak yıpranmasına neden olmuştu. Bu savaşlar, İmparatorluğun başına büyük dertler açacak ikinci sorunun Sasanileri ortadan kaldırmana kadar devam etti. O ikinci dert de İslamiyet'le Ortadoğu'da etkinlik kazanmaya başlayan Araplar'dı.
İslam İmparatorluğu, Bizans'a doğuda en ağır darbeyi vuran etken oldu. Hilafet orduları Suriye, Filistin, Mısır, Libya, Tunus'u alarak Fas'a kadar ilerlemiş ve İspanya'ya çıkmıştı. Bizans, son derece önemli gelir ve yiyecek kaynağı olan bu eyaletlerinin kaybını bir daha asla telafi edemedi.
İslam İmparatorluğu kadar, Kuzeyden gelerek başına bela olan Slavlar ve özellikle Bulgarlar'ın Balkanlar'da yaptıkları yıkım da yıpratmıştı Bizans'ı. İtalya'daki etkinliğini sarsan Frank ve Lombardlar gibi barbarlar dışında, dini ve siyasi iç çatışmaları - taht mücadeleri ve ikonoklazm (ikon kırıcılık) gibi - de devleti oldukça yıpratmıştı.
İşte Türkler, Anadolu'ya geldikleri sırada karşılarında eski ihtişamının gölgesindeki bir hayli yıpranmış haldeki Bizans'la karşılaştı. İmparator Romanos IV Diogenes karmaşık bir dönemde, kurulu bir hanedanın olmadığı bir anda, evlilikle bir şekilde tahta çıkmayı başarmıştı. Ordusunun çoğunluğunu da paralı askerler oluşturuyordu. Zaten o yüzden yenilip evine döndüğünde, İstanbul'da güçlü olan Doukas ailesi tarafından tahttan indirilerek gözleri oyulmuş ve kısa bir süre sonra da Kınalıada'da ölmüştü ve o yüzden ordusu onu savaşın ortasında terk etmişti. Kısacası Selçuklular iyi savaşmış olabilirler; ama doğru yerde doğru zamanda oldukları için başarılı oldular biraz da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder