Papa XVI. Benedictus, nam-ı diğer Kardinal Joseph Ratzinger, geçenlerde İngiltere'ye çok tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi.
Kendisi, İngiltere'ye resmi ziyarette bulunan ilk papa olarak tarihe geçti. Edinburgh'ta Edinburgh Dükü Prens Philip tarafından havaalanında karşılandıktan sonra, Kraliçe II. Elizabeth tarafından kabul edildi. İskoçya'da Katoliklere hitap ettikten sonra Londra'ya geçti. Orda da başta Anglikan Kilisesi'nin dini lideri Canterbury Başpiskoposu Rowan Williams olmak üzere, Katolik ve Anglikan Kiliseleri'nin İngiltere'deki liderleriyle bir araya geldi. Çocuklara Katolik din adamlarınca ‘taciz’ edilmesi olaylarının İngiltere’de gündemde olduğu bir sırada ziyaretin gerçekleştiğini de ayrıca hatırlatayım. O yüzden pek çok insan tarafından protesto edildi zaten.
Bu ziyaret, son derece önemli bir ziyarettir. En az Papa'nın bundan birkaç yıl önce İstanbul'a yaptığı ziyaret kadar önemlidir. Çünkü Anglikan Kilisesi, Papa'nın otoritesine karşı çıkıp Roma'yla ilişkilerini koparan ilk büyük devlet kilisesidir.
Protestant Reform hareketlerinin başlamasından (1517) 15 yıldan kısa bir süre sonra (1529) İngiltere Kilisesi Roma'yla yollarını ayırmaya başlamış ve 1536'da bölünme sürecini tamamlamıştı. Zaman zaman geri dönüşler olsa da, I. Elizabeth (1558-1603) devrinde Protestantlık iyice yerleşmiş, Kral II. James'in 17. yy'da tekrar Roma'ya yüzünü dönmeye çalışması, kendisiyle birlikte hanedanının da devrilmesiyle sonuçlanmıştı. Elizabeth’in, babası VIII. Henry’nin başlattığı kiliselerin bölünme sürecine devam etmesine misilleme olarak Papa tarafından aforoz edilmesiyle başlayan süreç, İngiltere'yle İspanya'nın savaşa sürüklenmesine neden olmuştu. Savaş, Büyük İspanyol Armadası’nın (donanmasının) çıkan bir fırtına sonucu, yani bir hayli büyük bir şansla yok olmasıyla sonuçlandı. Bu durum, bir sonraki yüzyıl İngiltere’nin gerçek anlamda bir deniz gücü olarak ortaya çıkması ve İspanya’nın denizlerdeki hegemonyasının son bulmasına neden olacaktı.
İngiliz Katoliklerinin durumunda iyileşme ve Roma'yla ilişkilerin düzelme, ancak 19. yy'ın ikinci yarısından itibaren Kraliçe Victoria döneminde başlayabilmişti. Bunun en büyük göstergelerinden biri de, Londra'da Neobizans üslubunda inşa edilmiş olan ve Papa XVI. Benedictus'un Londra'da içinde tören ve ayin yaptığı Westminster Katedrali'dir (Westminster Abbey’le Westminster Katedrali aynı şey değildir).
Böyle sorunlu ve çetrefilli geçmişleri unutmak kolay değildir, olmamıştır, ve olmayacaktır da. O yüzden tarihi, insanların olaylara, kişilere ve kurumlara nasıl baktığını bilmek, birtakım şeyleri yorumlamak için çok önemlidir. Dediğim gibi, Benedict'in İngiltere'ye yaptığı ziyaret son derece kritik ve önemlidir. Ama bu ziyaret, İngiltere'de Kiliselerin birleşeceği kuşkusunu doğurmaz. Gelgelelim pek çok kişi Türkiye'de, Papa'nın ziyaretinin İstanbul ve Roma'nın birleşmesi için bir girişim olduğunu zırvalayacak kadar ileri gitmiştir. Bu da saçma sapan korku ve endişeleri beraberinde getirmişti.
Bilmekte fayda var:
1054'te Patrik Mikhail Kerularios'la Papa IX. Leo, karşılıklı olarak birbirlerini aforoz ettiler. Büyük Bölünme diye geçer tarihte bu, neden? Çünkü Hıristiyanlık fiilen tam ortadan ikiye ayrıldı da ondan. Batı Kilisesi Papa'nın güdümünde, Doğu Kilisesi ise Bizans İmparatorunun emrindeki İstanbul Patriği nüfuz alanında kaldı. Daha başka bölünmeler olmuştu, - mesela Oryantal Ortodoks Kilisesi yüzyıllar önce kurulmuştu, İskenderiye'de bile bölünme vardı - ama siyasi anlamda pek çok şeyin kaderini belirleyecek nitelikte bu çapta ve bu uzunlukta bir bölünme daha önce hiç olmamıştı... 1204'te Haçlı ordularının İstanbul'u yağmalayıp yerlebir etmesine de neden olan bu bölünmeye neden olan karşılıklı aforozların kaldırılması 1960lar'da Patrik Athenagoras'la Papa VI. Paulus arasında gerçekleşti. Mabedi kilise, dininin adı Hıristiyanlık olmasına rağmen birbirinden çok farklı olan bu iki mezhepin dilleri bile farklıyken, bu kadar tarihi çatışmanın olduğu bir yerde birleşebileceklerini düşünmek o nedenle saçmadır. İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453’te kuşatılırken, Fetih’ten sonra Patrik olarak tahta çıkacak olan Gennadios Schloaris tarafından “Türk sarığını Latin serpuşuna yeğleriz” denmesinin asıl nedeni de budur. Bizans’ın son 300 yılının Papa önderliğinde Kiliselerin birleştirilmesi tartışmalarıyla geçmesine rağmen gerçekleşmemesi bile, aslında bunun gerçekleşmeyeceğinin de göstergesidir.
O nedenle; her ne kadar Kiliseler arası diplomatik ilişkiler gelişse ve güçlense de, hiçbir zaman birbirleriyle birleşme şansları yoktur ve olmayacaktır; ne Anglikanlar, ne Ortodokslar, ne Katolikler, ne de başkaları...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder