Sic transit gloria mundi

My name is Ozymandias, king of kings: Look on my works, ye Mighty, and despair! Percy Bysshe Shelley

30 Eylül 2010 Perşembe

Borussia Dortmund - Sevilla


Sevdiğim iki takımın maçını izlemek için geçtim ekran karşısına. Signal Iduna Park'ta bir tarafta Borussia Dortmund bir tarafta Endülüs temsilcisi Sevilla. İki takımın son yıllardaki performanslarına bakıldığında Sevilla Dortmund karşısında daha avantajlı gözükse de durum bu sene hiç de öyle değil.

Dortmund ligdeki 6 maçının 5'ini üstüste kazanmış, Avrupa Ligi'ne de Karpaty Lviv galibiyetiyle iyi bir başlangıç yapmıştı. Sevilla ise şampiyonlar ligi ön elemesinde Braga'ya elenmiş ve lige de çok kötü bir başlangıç yapmıştı. Üstüne bir de Sevilla'daki başarısızlığın sorumlusu olarak teknik direktör görüldü ve Antonio Alvarez ile yollar ayrılıp yerine geçen sene Mallorca'da büyük başarı yakalayan Manzano'yu göreve getirildi. Aradaki form farkı rahatlıkla görülebiliyordu. Bir klişe olan, aslında bahisçiler tarafından sıkça kullanılan teknik direktör değiştiren takımların ilk maçlarını galibiyetle kapatmaları istatistiği Dortmund karşısında Sevilla'nın tek avantajı olarak gözüküyordu.

Maça Dortmund yine her zamanki dinamik oyunuyla başladı. İleride alan daraltan ve adam kovalamaktan öte her topa ayak sokmaya çalışan, kanatları beklerin etkili bindirmeleriyle iyi kullanan bir takım vardı sahada. Sevilla ise ayağa top yapmaya çalışsa da etkili pres karşısında kendi sahasından çıkmakta zaman zaman zorlandı. Dortmund fırsatları harcarken ilk yarının uzatma dakikalarında Sevilla duran toptan golü buldu ve soyunma odasına 1-0 önde gitmeyi başardı.


İkinci yarı istekli arzulu bir Dortmund vardı ama daha 50.dakikada Schmelzer ikinci sarı karttan atılınca işler Dortmund için iyice zorlaştı. 10 kişi kalan rakibi karşısında Sevilla skor olarak önde olmanın da avantajını kullanarak hem tempoyu düşürdü hem de ayağa daha iyi pas yaparak Dortmund'un fizik gücü avantajını ortadan kaldırmaya çalıştı. Dortmund yine de önemli pozisyonlar yakaladı. Hatta bir topu direkten döndü ve bir topu da kale çizgisinden çıkarıldı. Sonuçta beraberliği sağlayamayarak sahasında 1-0 yenildi. Dortmund eğer maçı 11 kişi tamamlasaydı veya o kadar erken on kişi kalmasaydı çok daha güzel bir futbol sergileyeceğinden eminim. Belki yine yenilecekti ama üst düzey fizik gücü ile rakibine çok büyük bir baskı yapacaktı.


Maçla ilgili en çok dikkatimi çeken şeylerden biri Sevilla teknik direktörü Manzano'nun, takımı önde olmasına rağmen sürekli 2 hücumcusunu oyunda tutmasıydı. Sevilla iki hücumcusu sayesinde ileride baskı yapıp Dortmund'un oyun kurmasına izin vermediği gibi, Subotic ve Hummels gibi ayağı iyi top yapan iki stopere de baskı yaparak onların ileri çıkmasına izin vermedi. Böylece Dortmund'un, oyunu Sevilla yarı sahasına tam olarak yıkmasını engellemiş oldu. Diğeri ise Nuri'nin müthiş kesmeleriydi. Maç boyunca Nuri sahanın her yerinden ceza sahasına etkili ortalar kesti ve Dortmund bu ortalarla etkili oldu. Her topun Nuri'ye verilmesi ve Nuri'nin oyun zekasını sahaya yansıtması maçı gerçekten keyifle izlememi sağladı.

Dortmund yenildi ama seyircisi yine her zamanki gibi harikaydı. Takıma olan sevgileri sonsuz. Zaten öyle olmaması söz konusu değil çünkü Dortmund sahada gerçekten savaşıyor, yüreğiyle ve aklıyla oynuyor. Bu maç sadece bir kazaya kurban gittiler ya da klişe dediğimiz istatistik gerçekten de işe yarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder