Evet, daha önce de demiştim. Hepsine tek tek bakacağım diye. İşte Yedi harikanın ilki ve içlerinde en eskisi, hâlâ dimdik ayakta durabilen yegânesi, Gize'deki Büyük Piramit.
Muhteşem öyle değil mi? Eğer yeterince etkilemediyse yapısal özelliklerine bir göz atalım:
Bu piramit, tamamlandığı sırada (M.Ö. 2560) dünyanın en yüksek yapısıydı ve boyu 146,5 metreydi. Üstelik bu özelliğini, yaklaşık 3,800 yıl boyunca korumayı da başardı; ta ki İngiltere'de Lincoln Katedrali inşa edilinceye kadar. Günümüzde üstteki taşların zaman içinde yok olmasıyla boyu 137 metreye düşmüştür. Taban çevresi 230 metre, kapladığı alan yaklaşık 5 hektardır; her biri 2 ile 7 ton arası değişen 2,300,000 kireç taşı bloktan inşa edilmiştir. Bu taşların bir kısmı, 800 kilometre uzaklıktaki bugünkü Asvan kenti yakınlarındaki taş ocaklarından Nil boyunca botlarla taşınarak getirilmiştir. Yaklaşık 100,000 işçinin - dikkat edin, köle değil, işçi - 20 yıl boyunca çalışmasının sonucu tamamlanabilmiştir. 1970ler'de yapılan bir araştırmaya göre, ancak 450 kişinin o günün şartlarında çalışmasıyla 6 yılda ve 1,130,000,000 $ harcayarak tamamlamasının mümkün olabileceğini ortaya koymuş. Bir hayli yüksek bir miktar. Ve bence en önemlisi, hepsi bir adamın, Dördüncü Hanedan firavunlarından Khufu (Keops) istediği için gerçekleşmiştir...
Firavunun mezar odası dışında, bir kraliçe lahit odası da bulunmakta, ve buraya inşa edilmiş tünellerle ulaşılmaktadır. Bunun dışında havalandırma için çeşitli kanallar da yapılmıştır. Dış yüzünü oluşturan ve çöl güneşi altında parlaması için yerleştirilmiş kaplama taşlarının önemli bir kısmı yok olmuştur. Bunların bir kısmı, hemen yanı başındaki Kahire'de inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır.
Yapının kendisi tek başına etkileyici olmakla birlikte, tek başına bulunmamaktadır. Gize platosunda Khufu'nun yaptırdığı piramit dışında, ikisi büyük, dokuz piramit daha bulunmaktadır. Büyük olanlar sırasıyla Khufu'nun oğlu Khafra (Kefren) ve Khafra'nın oğlu Menkaura (Mikerinos) için yapılmıştır. Diğer küçük yedi piramitten biri Khafra'nın, üçü Khufu'nun ve diğer üçü de Menkaura'nın piramitlerinin yanına inşa edilmişlerdir.
Bu üç büyük piramit de, aslen bir külliyenin en büyük parçasını oluşturmaktalardı. Mısır'da inşa edilen piramitlerin önemli bir bölümünde olduğu gibi, Gize piramitlerinin de önünde bir mezar tapınağı, Nil kıyısında bir vadi tapınağı ve ikisini birbirine bağlayan bir geçit bulunmaktaydı.
Firavunlara ve ailesine ait olan bu mezar külliyesinin çevresi, firavunun önemli bürokratları için inşa edilmiş olan mezarlarla çevrilidir. Mastaba denen ve yer altına inen mezar odasının üstünün tuğladan yapılmış dikdörtgen prizma şeklindeki bir yapıyla kapatılmasından oluşan bu yapılardan Gize platosunda onlarca bulunmaktadır.
Bunların hepsinin yanında, yine burada çok ünlü bir yapı - bir heykel de bulunmaktadır: İnsan yüzlü, aslan vücutlu Sfenks. Yüzünün Khafra'nın yüzü olduğu bu heykel, külliye içindeki en ilgi çekici ve ilham verici yapılardan biridir. Efsanelere bile konu olmuştur. Bunlardan birinde o sırada bir prens olan Yeni Krallık dönemi Firavunu IV. Tutmosis, kum altında kalmış olan Sfenks'in gölgesinde bir gün uyuya kalır ve Sfenks rüyasına girip, ona kendisini kurtarması halinde ona tahtı vaadetmiştir. Tutmosis de, tahta geçtikten sonra Sfenks'in çevresini saran kumu temizletmiş ve heykeli restore ettirmiştir.
İlkçağın bu efsanevi yapısı Khufu'nun Piramidi'nin, özellikleri ve çevresine bakıldığında, Antipater'in listesinde olması hiç şaşırtıcı değil aslında, öyle değil mi? Bir dahaki yazı, Babil'in Asma Bahçeleri üzerine olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder