Sic transit gloria mundi

My name is Ozymandias, king of kings: Look on my works, ye Mighty, and despair! Percy Bysshe Shelley

8 Eylül 2010 Çarşamba

En Büyük Kim?

Dünyanın hemen her ülkesinde ilgiyle takip edilen sporlardan biri olan futbol ülkemizde de en popüler spor olarak göze çarpıyor. Birbirini hiç tanımayan ve belki de başka hiçbir amaç uğruna bir olamayacak milyonlara aynı duyguları hissettiren, tribünlerde toplanan on binleri aynı amaç uğruna bağırtan futbol, 90 dakikalık sürede en sakin insanı bir canavara dönüştürebilecek, farklı ekonomik ve sosyal sınıflarda bulunan insanları sadece büyüsüyle aynı seviyeye getirebilecek kadar güçlüdür. Bunu sağlayan futbol aynı zamanda izleyenler için oldukça da kolay bir spordur. İşte bu bütünleştirici duygu ve futbolun yapısındaki basitliktir futbolu bu kadar popüler kılan.


Her ne kadar günümüzde futbol endüstrileşmiş, farklı ekonomik sınıflara farklı ayrıcalıklar tanıyan bir sektör haline gelmiş olsa da yine de en vazgeçilmez sosyal aktivitelerden biridir izleyenler için. Taraftarı olduğu takımla adeta beraber yaşamak, kendini takımın bir parçası gibi hissetmek ve takımını sahiplenmek duygusu milyonların futbola kolayca bağlanmasını sağlamaktadır. Fakat bu sahiplenmenin getirmiş olduğu kötü de bir yan vardır. Hemen hemen her taraftar, taraftarı olduğu takımın en büyük takım olduğunu düşünmek gibi bir alışkanlığa sahiptir. Bu durum kişinin takımına duyduğu sevgisinin doğal bir sonucudur. Sevgiliyi en güzel insan gibi görmek, anneyi dünyanın en iyi annesi olarak görmek gibi bir şeydir aslında bu. Bu alışkanlık kendi haline bırakıldığında pek zararlı olmayan bir alışkanlıktır. Fakat kendi takımının en büyük olduğunu karşıdaki insana da kabullendirmeye çalışmak takım tutan fanatik taraftarların hemen hepsinin sahip olduğu kötü alışkanlıklardan biridir.


Ülkemizde üç büyükler olarak tabir edilen takımların taraftarları her platformda kendi takımlarının daha büyük olduğunu savunur ve bunu bazı temellere dayandırarak karşıdaki kişiye de bunu kabullendirmek isterler. Fenerbahçe’nin güzel stadı ve parasal gücü, ünlü yıldızları, Galatasaray’ın karizması, uefa kupası, süper kupası, Beşiktaş’ın büyük taraftarı, sempatikliği gibi iddialar en büyük olma tezinin temellendirilmesine ortaya konulan en popüler nedenlerden bazılarıdır. Peki bu temellendirmelerle kim rakip takımın daha büyük olduğunu kabul etmiştir? Hiç kimse. Bir Karşıyakalı’ya da sorsanız, bir Eskişehirspor taraftarına da sorsanız onlar için en büyük takım kendi takımlarıdır. Birisinin gözünde en büyük takım olmak sportif başarılarla, taraftarların fanatikliğiyle, ekonomik güçle açıklanabilecek bir olgu değildir.


O zaman bu tartışmaları sürdürmek çok gereksizdir. Çünkü kişi ile tuttuğu takım arasında gönül bağı vardır. Gönül bağının olduğu yerde ise maddi verilerin pek de geçerliliği yoktur. Herkes gönülden sevdiği takımı desteklemeli, acısıyla üzülmeli, başarısıyla sevinmeli ve bu duyguları en yoğun şekilde yaşamalıdır. Futbol o zaman manalıdır. Kalplerde yatan takımın büyüklüğünü ne başka bir takımın kazandığı kupa ne de başka bir takımın galibiyeti azaltabilir. Bu bilinç yakalanabilirse diğer takımlara duyulan nefretle kaybedilen futbol zevki yeniden kazanılır, tutulan takım ile kurulan bağlar güçlenir ve futbol izleyenler için gerçek bir tutku haline gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder