Her şey Tunus’un Sidi Buzid kentinde 26 yaşındaki Muhammed Buazizi adlı gencin seyyar satıcılık yapmasının engellenmesiyle başladı. Genç, 200$ borçla ‘kurduğu’ ‘iş’inin daha ilk gününde – 18 Aralık 2010’da polis ve zabıtanın müdahalesiyle karşılaştı. Müdahaleden kastım, kendisinden istenen 140$ civarındaki ‘çalışma izni ücreti’ni, yani rüşveti veremediği için her şeyine el konması ve sokak ortasında aşağılanmasıydı. Son 1 ay içinde okuduklarım içinde, aşağılanma 45 yaşındaki bir kadın belediye memurunun kendisine sokak ortasında tokat atması ve ölmüş olan babasını da içine alacak şekilde hakaret etmesi şeklinde olmuş. Gururu incinen Buazizi, Sidi Buzid Valisi’yle görüşmek istyorsa da, kendisine izin verilmiyor... ve ondan sonra da kendini yakıyor. Durumu öğrenen halk ufak tefek gösteri yürüyüşleri düzenlemeye başlıyor, ancak polisin sert tepkisi birtakım taşları yerinden oynatıyor. Bir ara yürüyenlere ülkedeki avukatlar da katılıyor ve yine çok sert bir biçimde polis onlara da müdahale ediyor. Halkı biraz da sakinleştirmek için olsa gerek, Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali Buazizi’yi hastanede ziyaret ediyor, valiyi görevden alıyor, 45 yaşındaki o belediye memuru da açığa alınıyor. Ancak 4 Ocak 2011’de Buazizi’nin öldüğü haberi basına da yanısıyınca, zaten başlamakta olan halk hareketi patlıyor ve 10 gün içinde Tunus halkı, tüm ülkede ayaklanarak diktatörünü deviriyor. Bununla da kalmıyor, Bin Ali’nin partisi RCD’nin de (Rassemblement Constitutionel Démocratique, yani kabaca Anayasal Demokratik Hareket) iktidarı terk etmesi için direniyor ve sonunda Başbakan Gannuşi hem partisinden istifa ediyor, hem de RCD üyesi bakanları görevlerinden tek tek alıyor. Halk bununla da yetinmiyor ve Tunus Hükümeti Interpol’e başvurarak Bin Ali ve ailesi için yakalama emri çıkarttırıyor. Bin Ali’nin karısının 1,5 ton altın ve yüz milyonlarca dolarlık dövizi de ülke dışına kaçırdığı sanılıyor. Çekirdek aile Suudi Arabistan’a kaçıyor, ancak özellikle Bin Ali’nin karısı Leïla ‘Trabelsi’nin ailesine yönelik hem halkın saldırıları, hem de polis operasyonları yapılıyor, malları yağmalanıyor, aile üyeleri bir bir tutuklanıyor. Leïla’nın bir akrabasının bile öldürüldüğüne dair haberler gelmişti Tunus’tan...
Ancak çok ilginç bir biçimde olan bitenler Tunus’la sınırlı kalmıyor: Tunus’ta Aralık 2010 ortasında patlayan olaylar benzer dikta rejimlerinin olduğu ülkelere, Cezayir, Mısır, Yemen, Sudan gibi sözde ‘cumhuriyetlere’ ve Ürdün, Fas, Umman gibi krallıklara sıçrıyor. Tüm bunlar olup biterken, bu ülkelerin yanında Lübnan gibi hali hazırda karışmış devletler de bulunuyor. Henüz bir şey olmamış olmakla birlikte, televizyonlarda izlediklerim ve basında okuduklarım, benzer şeylerin Suriye, Libya, hatta Suudi Arabistan’da da görülebileceğini söylüyor... Zira daha bugün (31.01.2011) Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad açıklama yapmak zorunda kaldı, ‘Ülkede reform yapmak gerekir ve yapılacaktır.’ dedi. Kuveyt Emiri IV. Sabah da ülkedeki herkese 4000$ verdi diye biri söyledi bana, ne kadar doğru bilmiyorum. Ama 3,5 milyon nüfuslu bir ülkedeki 1 milyon kişiye bu parayı dağıtmış olduğunu düşünsenize? Çok da doğru olduğuna inanmıyorum bu son haberin, ama bir an düşünün ve gerçek olduğunu varsayın... Tahtını korumak için en az 4-5 milyar dolar harcaması muhtemel insanlar bunlar. Ama yaşadıkları endişe hatırı sayılır ve dayanağı olan nitelikte, çünkü olaylar basitçe Tunus’ta kalmadı, bir sürü ülkeye sıçramakla da yetinmedi, yansımaları şu sırada Arap Dünyası’nın lideri Mısır’da 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek’in tahtını sallıyor.
Hazır gelmişken, Mısır’da da son bir ayda neler oldu, onu bir özetleyelim:
Mısır’da yakın zamanlardaki ilk huzursuzluk, Noel kutlamaları sırasında İskenderiye'de bir Kıpti Kilisesi'ne düzenlenen saldırılar nedeniyle Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında çıkan olaylar oldu. Tartışmalar çok büyük olaylara dönüşmeden sona erdi – en azından bugünlerde olup bitenlerle karşılaştırıldığında – ama Tunus’ta Bin Ali 14 Ocak’ta devrildikten sonra, bunun başarıya ulaşabildiğini gören Mısır halkı, aynı Tunus’taki gibi özgürlük ve demokrasi isteğiyle, yolsuzlukların sona ermesi, iş ve aş dileğiyle sokaklara dökülmeye başladı. Kahire, İskenderiye, Mansura, Süveyş, İsmailiye başta olmak üzere pek çok kentte çıkan olaylarda şu ana kadar (BM’nin dediğine göre) 300 kişi ölmüş, 5000’e yakın insan yaralanmış ve 1000’den fazla kişi göz altına alınmış durumda. Hükümet, önce polisle müdahale etti, ardından polisi geri çekti. Ciddi bir güvenlik açığı ortaya çıktı; cezaevleri firarlarla boşaldı. İktisadi hayat çöktü; borsa işlem yapmayı durdurdu, bankalar kapandı, halk yiyecek bulmakta zorlanmakta. Devamlı yağma olaylarına rastlanıyor. Halk, müzeler talan edilmesin diye Mısır Müzesi ve Kahire İslam Eserleri Müzesi’ni ablukaya almış durumda. Buna rağmen eşkıyalar içeri girmeyi başardılar ve bazı eserlere zarar verdiler. Göstericiler, Hüsnü Mübarek’in partisi Ulusal Demokratik Parti’nin (UDP) Kahire’deki merkezini de ateşe verdiler. En büyük gösteri 1 Şubat 2011’de bir milyondan fazla kişinin toplanmasıyla Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda gerçekleşti. Halk Mübarek’ten istifa etmesini istedi. Tüm bu süreçte Mübarek önce tutuklamalara girişti, ardından polisi halk üstüne saldı, sokağa çıkma yasağı ilân etti, telefon ve interneti kesti – bunu aşmak için Google ve Twitter birtakım programlar geliştirdi – tren seferlerini insanlar toplanamasın diye askıya aldı. Ordu halka müdahale etmeyeceğini beyan etti ve halkı rahatlattı. Bunun sonunda da bir milyondan fazla sayıda insan toplandı ve Mübarek’in istifa edip ülkeyi terk etmesini istedi. Mübarek, gece kameraların karşısına geçip Eylül’de yapılacak seçimlerde aday olmayacağını ilân ettiyse de, halk Mübarek’in hâlâ istifa etmesini istiyor.
Mısır’da da bunlar olurken Yemen, Cezayir, Ürdün, Fas, Sudan ve Moritanya’da da benzer olaylar oluyor. Yemen’de 30 yılı aşkın süredir iktidarda bulunan Ali Abdullah Salih’in iktidarı bırakması isteğiyle başkent Sana’a’da gösteriler yapılıyor. Cezayir’de de benzer gösteriler Abdülaziz Buteflika aleyhinde sürmekte, bazen şiddetlenip, bazen azalmakta. Monarşiyle yönetlien Fas’ta ve Ürdün’de olaylar şimdilik yürüyüş düzeyinde kalmakla birlikte, orda da hükümetler, aynen Suriye’de olduğu gibi, reform sözü vermekteler. Ürdün Kralı II. Abdullah, başbakanı görevden aldı. Sudan’da çıkan olaylarda ölenler olduğu da bir gerçek. Arnavutluk’ta da, Tunus’ta olanlardan etkilenilerek birtakım protestolar yaşanmış, 3 kişi polis tarafıdan öldürülmüş ve soruşturma başlatılmıştı.
Devamı gelecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder