Sic transit gloria mundi

My name is Ozymandias, king of kings: Look on my works, ye Mighty, and despair! Percy Bysshe Shelley

26 Şubat 2011 Cumartesi

Libya ve 2011 Ayaklanmaları

Yılbaşından beri Arap Dünyası'ndaki kargaşa, ayaklanma ve devrim haberlerini dinliyoruz. Görünüşe bakılırsa dinlemeye de devam edeceğiz. Üç güne böldüğüm ve 1 haftadan fazla sürede yazdığım yazımı ilk yazarken, sildiğim bir cümle vardı. Aşağı yukarı şöyle demiştim: "Aslında bu yazıyı çok daha önce yazmak istiyordum, ama ne kadar geç yazarsam yazayım, çok erken yazmış olacağım bu yazıyı..."

Malum, o yazının ilk bölümünü yayınladığımda Tunus'un Bin Ali'si devrileli iki hafta olmuştu. Mübarek'se hâlâ tahtında oturuyordu: Mısır'daki olaylar başlayalı daha bir hafta olmuştu ve Firavun'un devrilmesine henüz 11 gün vardı. Fas, Cezayir, Yemen, Ürdün gibi ülkelerde olaylar çıkmıştı; Bahreyn şu an olduğundan daha sakindi. İran'da da olaylar henüz başlamamıştı.

Ama en şaşırtıcı olanıysa Libya'ydı, zira Kaddafi'nin Libyası'nda hiçbir hareketlilik yoktu... Hatta bu bana çok saçma bile geliyordu, zira tüm Arap komşularında olaylar vardı - Irak bile katılacaktı bu dalgaya - ama Libya'da bu anlamda 'yaprak kıpırdamıyordu' adeta... ta ki Mübarek devrilinceye kadar. Üstelik Libya'da devrim o kadar şiddetli bir şekilde yaşanmaya başladı ki, adeta ülke bir iç savaşın içine girmiş durumda. Her gün haberlerde kaç şehirde şiddetli olaylar çıktığının haberlerini dinler olduk. Çad'dan getirtilen paralı askerler, Libya Hava Kuvvetleri'ne ait uçakların göstericileri vurması ve vurmak istemeyenlerin uçaklarını düşürmesi veya Malta'ya kaçırması, Kaddafi'nin anlaması çok zor ve adeta zırvalama düzeyindeki konuşmaları, babasının oğlu olduğunu gösteren Seyfülislam Kaddafi'nin açıklamaları, 'Devrim Timleri'nin 'Ölüm Timleri'ne dönmesi... Bunun dışında binlerce insanın Libya'dan kaçma çabası. Türkiye'nin tahliye operasyonlarındaki yadsınamaz başarısı da ayrı bir konu tabii...

Kaddafi sonuna kadar devrimini savunacağını söylüyor ve halka kendisini 'hayal kırıklığına uğratmamaları gerektiği' konusunda uyarıp, aksi takdirde onlara 'sırtını çevireceğini ve ülkeyi yerlebir etmekten çekinmeyeceğini' beyan ediyor. Adamın deliliği herkes tarafından bilindiği için BM Güvenlik Konseyi, NATO ve AB acilen toplanıyor ve gelecekte olabileceklere hazırlanmaya çalışıyor. Tabii ki Libya halkının 'geleceğini' An itibarıyla NTV'nin 'İsyancıların eline düştüğü takdirde Kaddafi devrilir' dediği 4 merkezden biri de gitmiş durumda. Kalan üç merkezin ikisi de düşen merkezin çok yakınında, diğeri de başkent Trablus zaten...

Libya'da bu noktadan sonra her şey olabilir. Kaddafi'nin devrileceği kesin. Bu isyanı bastırmayı başarsa bile halkının desteğini ebediyyen kaybetti. Ancak kan dökülmeden bırakma ihtimali yok gibi görünüyor, zira şu sıralar Trablus'ta taraftarlarına silah dağıtıyor. Büyük bir petrol üreticisi de olduğu için, ekonomideki etkileri tüm dünyada hissedilecek. Ancak bir delilik yaparak petrol üretim tesislerini, boru hatlarını havaya uçurtusa, tamiri çok zaman alacağı için bu anlamda kriz de daha uzayacak demektir.

Ne var ki, ayaklanmanın başladığı ülkenin doğusundaki Kirenayka'da, nam-ı Berka'da - yani Bengazi, Tobruk ve Derna'nın olduğu yerde - birtakım zayıf oluşumlardan bahsetmek de mümkün. Bingazi'de ileri gelenlerden toplanan bir 'konsey', ülkenin doğusunun bölünmesinin aksine birliğin korunması ve Trablus'un başkent olması yönünde bir karar aldı.
Bu yazıyı yazmaya başlarken de, aslında önce Libya'nın yönetim biçimi 'Cemahiriye' ve Kaddafi'nin bununla ilgili yazdığı 'Yeşil Kitap' nedir, onu yazayım dedim; bunları açıklarken de Libya'daki devlet yapısı hakkında bilgi vereyim istedim. Ancak son günlerdeki olayların önemi o kadar büyük ki, bir türlü değinemedim onlara.

Cemahiriye, "Cumhuriyet" gibi, cumhur sözcüğünden, hatta tam olarak ifade etmek gerekirse cumhur'un çoğulu olan cemahir'den türetilmiş bir sözcüktür. Sözcüğün mucidi Kaddafi'ye göre cemahiriye 'kitlelerin yönetimi' demektir. Libya'daki yönetim de onun iddiasına göre budur. Modern siyaset bilimi terminolojisinde en çok Halk Cumhuriyeti'ne yakın bir sözcüktür; Çin Halk Cumhuriyeti'nde olduğu gibi. Bir cemahiriyede petrol gibi her türlü doğal kaynak, vs halka aittir. Halkın malı olduğu için de, devletin bundan elde ettiği gelirlerden halk pay alır. Bol miktarda petrol rezervi bulunan Libya'da bu nedenledir ki halk, Kuzey Afrika'daki ya da Ortadoğu'daki herhangi bir ülkeden daha zengindir.
Sistemin nasıl çalıştığını anlattığı kitabının adıysa Yeşil Kitap'tır. Mao'nun Kırmızı Kitap'ından etkilenerek bu ismi vermiş olsa gerek. Kitap üç bölümden oluşur. İlkinde demokrasinin sorunlarını ortaya koyar ve bunları 'çözer' - mesela siyasal partilerin varlığını ortadan kaldırmak gerekir, zira ülkeyi tiranlığa götürürler. İkinci bölümde iktisadi yapı olarak Sosyalizm'i tercih eder. Son bölümdeyse kurmak istediği yapının - cemahiriyenin ne olduğunu anlatır... buna da Üçüncü Uluslararası Teori adını verir. İslami sosyalizm, Arap milliyetçiliği ve Antik Yunan Demokrasisi'nden etkilenerek tasarladığı bir yönetim söz konusudur bu noktada. Pratikte otokratik bir yönetim kurmasına yardımcı olan bir 'ideoloji' olmanın ötesine gitmemektedir...

Böyle garip bir yönetim biçiminin bence garip olan bir başka yönüyse devletin organizasyonudur. Libya Cemahiriyesi'nde bir Genel Halk Kongresi ve Genel Halk Komitesi vardır. Genel Halk Kongresi, Libya Cemahiriyesi Meclisi'dir, Genel Halk Komitesi de hükümettir. Şöyle ki, Kongre'nin başkanı - yani Meclis Başkanı hukuken devlet başkanı, Komite başkanı de başbakandır. İşin garip kısmı şudur: Muammer Kaddafi ne Meclis Başkanı'dır, ne de Başbakan. Yani Kaddafi'nin hukuken hiçbir makamı bulunmamaktadır. Mesela bir büyükelçi atandığında, büyükelçi tarafından normalde Devlet Başkanına yapılması icap eden ziyaret, Libya'da Meclis Başkanı'na yapılır. Bakanların atanması, belirlenmesi yetkisi de Başbakanındır. Kağıt üstünde böyle olmasına ve törensel nitelik taşıyan bu tip işler aynen ifade ettiğim gibi yürütülmesine rağmen, pratikte tüm güç, hiçbir hukuki makam veya yetkisi bulunmayan - sadece 'Büyük Devrimin Lider ve Rehberi' gibi bir sıfatı olan Albay Muammer Kaddafi'ye aittir. Mesela o nedenle kendisine 'İstifa etmeli' diyenlere verdiği cevap çok ilginç ve doğrudur: 'İstifa edemem, çünkü benim istifa edecek bir makamım yoktur. Devlet Başkanı olsaydım istifa dilekçemi suratlarına atmıştım.' Ya da buna benzer bir şeydi, kameraların karşısına ikinci kez çıktığında yaptığı 45 dakikalık konuşmasında ettiği laf...

Libya'yı zor günler beklemeye devam ediyor... ama umarım Devrimleri bir başarıya ulaşır.

Son bir şey: En başta gördüğünüz bayrak, Kaddafi'nin devirdiği Kral I. İdris Senussi'nin zamanındaki Libya'nın - yani Libya Krallığı'nın bayrağıdır. Şu anda da devrimciler bu bayrağı kullanmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder