

İsis tüm İlkçağ’ın gelmiş geçmiş belki de en önemli Tanrıçasıdır, eğer Tanrısı da değilse tabii. Abydos ve Mısır’ın güneyindeki Philae adasındaki tapınak başta olmak üzere , Hellen ve Roma dünyasının pek çok yerinde tapınakları bulunmaktaydı. Roma’da, Pompeii’de (bakınız: Siyah beyaz tapınak fotoğrafı), hatta Britanya’da bile. Deltadaki Sebennitos kenti İsis’in en eski kült merkeziydi, ancak M.Ö. 3100 civarında ortaya çıkan bu kült, zaman içinde tüm Akdeniz havzasına (ve hatta ötesine) yayıldı.
Peki neden?
İsis, Mısır’da güçlü bir tanrıçaydı. Osiris kültünün yükselişi ve Heliopolis Enneadı’nın iyice yerleşmesinin bunda etkisi vardı elbette. Eski Krallık merkezinin Memfis’te olması – yani Aşağı Mısır’da olması da bunu kolaylaştırmaktaydı tabii. Ancak İlkçağ’ın pagan dinlerinde – ve özellikle de Eski Mısır dininde – çok sık görülen tanrıların bazı özelliklerinin başka tanrılarca ele geçirilmesi veya bir tanrının bir ya da birden fazla tanrıyla birleştirilmesi – Amon-Ra’da olduğu gibi – İsis’in zaman içinde öneminin artmasını sağladı.

İsis’in sembolleri arasında ebedi hayat, diriliş, bereket ve büyü gibi konseptlerin bulunması da, kültünü popülerleştirmişti. Ancak hepsinin ötesinde İsis bir Ana Tanrıça’ydı. Bir kere ideal bir eşti; kocasını seven, onun için kilometrelerce yol kat eden ve onu diriltmek için elinden geleni yapan biriydi. Sonra Horus’un annesiydi ve ideal anneydi; şefkatliydi, iyiydi, koruyucuydu, dinleyendi. Bu yönüyle günahkârların, kölelerin, ezilmiş, haksızlığa uğramışların, zanaatkârların dostuydu. Ayrıca hizmetkârların, asillerin, kralların, zenginlerin de dualarını dinlerdi. Ölülerin ve yeni doğanların koruyucusuydu. Aynı zamanda güçlüydü; kafasında bir tahttla tasvir edilirdi.
Şunu da bu noktada ifade etmekte fayda var; bu annelik konsepti ve özellikle Firavun/kralla özdeşleştirilen Horus’un çocuk formu ve bu ve bununla ilişkili kültlerin, Hıristiyanlık’taki Meryem Ana’yla Hz. İsa arasındaki ilişkinin de temelini oluşturduğu (bakınız: Çocuk Horus’a bakan Tanrıça İsis heykeli vs. Meryem Ana ve Çocuk İsa), hatta İsis kültünün bu kadar popüler olması nedeniyle de daha kolay yayılabildiği tezleri bulunmaktadır.

İsis kültünün en temelindeyse büyü bulunmaktaydı. Büyü, İlkçağ’da çok güçlü bir araçtı ve gerek Mısırlılar, gerekse Romalılar ve Yunanlılar tarafından bu yönü de çok çekici gelmişti.
Bunun dışında İsis’in on bin tane ismi vardı; zira bunlardan biri ‘On Bin Adın Efendisi’ydi. Bunun dışında (bir kısmı Bakire Meryem’e de atfedilen) Cennetin Kraliçesi, Tanrıların Anası, Denizin Yıldızı gibi isimleri de bulunmaktaydı.
Başında taht olan bir kadın olarak tasvir edilmenin yanında, inek tanrıça Hator’u bünyesine kattığı için, kafasında iki boynuz arasına girmiş Güneş kursuyla da tasvir edilmekteydi. Tek başına ya da çocuk Horus’la beraber resmedildiği de olmuştur. Bunun dışında diz çökmüş ve kanatlarını açmış bir kadın/kuş biçiminde de betimlendiği olmuştur.

İlkçağdaki haliyle İsis kültü, dünya üstündeki son Mısır tapınağı olan Philae adasındaki tapınağın kapanmasıyla tarihe karışmıştır. Ancak birtakım neo-pagan inanışlar çerçevesinde tekrar tapılmaya başlanmıştır diyecek kadar ileri gitmek doğru olmasa da, ilgilenenler mevcuttur demekle yetinelim.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder