İnsanoğlu öyle bir varlıktır ki, sembolizme bayılır. Bir şeyi söylemek için onu doğrudan ifade etmek yerine, başka bir biçimde, birtakım imgelerle, hareketlerle, eşyalarla pekiştirmek, verilmek istenen mesajı daha etkili kılacağı için bu yola çok sık başvurur. Papa’nın tacının üstüste geçmiş üç taçtan oluşması, tüm imparator/prens/krallardan daha üstün olduğunu göstermek içindir. Kanuni Sultan Süleyman ise, papadan daha üstün bir otoriteye sahip olduğunu göstermek için, aynı tacın dörtlüsünden yaptırdığı söylenir. İtalya’nın Bologna kentinde onlarca anlamsız kule inşa edilmiştir. Bu kulelerin tek bir amacı vardı, o da, onu inşa ettiren ailelerin tüm dünyaya kendi güçlerini göstermesiydi. Tevrat’ta Babil Kulesi olarak bilinen basamaklı piramit şeklindeki Marduk tapınağı Etemenanki, gökteki tanrıya ulaşmak için bir yolken, onun inşaatının durmasını konu alan bir mitolojinin Babil üstünde oluşması, bugünkü İsrail/Filistin topraklarında kurulmuş olan Yahudi krallıklarının Babil tarafından yok edilmesiyle başlayan Babil sürgününün adeta bir edebi intikamı gibidir.
Eee, ne olmuş yani? Niye ettim ben bu kadar lafı?
İşte bu tür bir imgeler ve simgeler silsilesinin bir örneği olan ve gerek Almanya, gerek Fransa ve hatta dünya tarihi açısından son derece önemli bir gündür 18 Ocak. 18 Ocak, Almanya’nın Almanya olduğu gündür. Fransızları 1870 Savaşı’nda yenen (daha doğrusu yenmek üzere olan; ateşkes 28 Ocak’ta imzalanacak) Prusya Kralı Wilhelm, 18 Ocak 1871’de Versailles Sarayı’nın Aynalı Salon’unda Alman İmparatoru ilân edilmiştir. Fransa için çok kötü bir gündür, çünkü ağır şartlar altında bir ateşkes ve ardından da barış imzalanmış, hem de Alman İmparatorluğu’nun Versailles Sarayı’nda ilân edilmesiyle telafi edilemeyecek bir aşağılanmaya maruz kalmıştır. Üstelik zengin maden yataklarına sahip Alsace-Lorraine’i de (Almancası Elsaß-Lothringen) kaybetmiştir. Ancak az önce dediğim gibi, bu bir sembolizm silsilesiydi... yani bu iş burada bitmiyor.
Almanya’nın kaybettiği ve Fransa’nın kazandığı Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle birlikte başlayan barış konferansı bilin bakalım nerede başladı? Versailles’da! Fakat, bir dakika. Avrupa standartlarında bir sembolizm için yeterli değil bu. Öyle bir şey daha olsun ki, bu durumu taçlandırsın, iyice yüzüne çarpsın savaşı kaybeden Almanya’nın... evet, Fransa bir adım daha ileri giderek, Almanya’nın kendi İmparatorluğu’nu ilân ettiği 18 Ocak’ta Paris Barış Konferansı’nı başlatarak, İmparatorluğu kuruluş yıldönümünde bitiriyor... Her iki durumu gösteren tabloları yazı içerisinde görmeniz mümkün...
Yeterli değil mi? Bir örnek daha vereyim o zaman, gerçi 18 Ocak’a ait değil, ama 18 Ocak’ta olanlarla bağlantılı bir örnek...
I. Dünya Savaşı’nın ateşkeslerinden biri olan Compiègne Ateşkesi de denilebilecek karşılıklı silah bırakma antlaşması 11 Aralık 1918’de, savaşta başarı göstermiş ve İtilaf Devletleri’nin fiilen başkomunatı durumundaki Ferdinand Foch’un özel treninin vagonunda imzalandı. Bu vagon 1921’de normal bir vagon olarak kullanıldıysa da, 1921-1927 arası Paris Les Invalides’de sergilenmiş; Kasım 1927’de de ateşkesin imzalandığı yere götürülüp Kaiser’in Almanyası’nın Yenilgisi Anıtı adıyla özel olarak inşa edilmiş bir binaya yerleştirilmiştir... ta ki 22 Haziran 1940’a kadar. II. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın işgaliye birlikte Hitler, bu son derece sembolik noktada Fransa’ya ateşkes imzalatmıştır. Bu ateşkesin imzalanmasının ardından bina yıkılmış, vagon da Berlin’e götürlümüştür. Savaşın sonuna doğru SS birliklerince kaçırılıp saklanmışsa da, Amerikalılar tarafından havaya uçurulmuştur. 1950’de içindekilerle birlikte bir birebir kopyası yapılıp Compiègne’deki yerine konumuştur.
İşte böyle... Tarih, bu türdeki sembolik yüzlerea şeyle doludur aslında, ancak 18 Ocak işte pek çok kişi için aslında böyle bir günmüş, ya!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder